26 Aralık 2016 Pazartesi

Muammer Tokgöz - Şenlikköy Çayırlarından Milli Takıma

Kalitarya... Florya tren istasyonundan yukarı doğru çıkınca bağların, çiftliklerin göz alabildiğine yayıldığı, yemyeşil bir yerdi burası. Milli mücadele ardından gerçekleşen mübadelede bölgenin sakinleri Yunanistan'a gönderilirken, onların yerini Selanik ve civarında yaşayan Türk ahali aldı. Bu değişimle birlikte Kalitarya'nın adı Şenlikköy oldu. Bu yazıda hayat hikâyesini anlatacağımız Muammer Tokgöz'ün ailesi de mübadele sonucu 1924'te Selanik'ten önce Yeşilköy'e gelmiş, ardından Şenlikköy'e yerleştirilmişti.


Üç kardeşi Selanik'te dünyaya gelen Muammer, ailenin son çocuğu olarak 1925'te Şenlikköy'de doğdu. İlkokula Florya'da başlamış, üçüncü seneden itibaren Yeşilköy İlkokulu'na gitmişti. Evinden Yeşilköy'e kadar olan birkaç kilometrelik mesafeyi her gün yürüyerek gidip gelirken belki farkında olmadan sporcu kişiliğinin de temelini atmıştı. Onun hayatının unutulmaz olaylarından biri bu dönemde gerçekleşti. Florya'daki Cumhurbaşkanlığı Köşkünde kalan Atatürk bir gün Şenlikköy civarında ava çıkmıştı. Av esnasında bir kuş vurdu. Küçük Muammer düşen kuşu bulup koşarak götürünce Atatürk, "Çocuk, av vuranın değil bulanındır," dedi ve kuşu ona hediye etti.   

Muammer Tokgöz (solda) Şenlikköy'deki sahada.
Bu dönemine denk gelen otuzlu senelerde, Florya tren istasyonuyla Şenlikköy arasındaki radarda görev yapan İngilizler boş vakitlerinde burada sürekli futbol oynuyordu. Günümüzde otopark ve pazar yeri olarak kullanılan sahada İngilizler bazen köyün takımıyla maç yapıyorlar, bazen kendi aralarına köyün gençlerini de alarak rakip takımlarla oynuyorlardı. Şenlikköy'ün her çocuğu gibi Muammer'in futbolla tanışması da böyle gerçekleşti. Hatta ilk zamanlar ayakkabısı olmadığından yalınayak oynuyordu. Bir maçtan önce bu kabiliyetli gencin yalınayak oynamasına razı olamayan bir sportmen kramponlu ayakkabılarını ona vermiş, fakat buna alışık olmayan genç Muammer o maçta iyi oynayamamıştı.

Muammer Tokgöz'ün çocukluğunda oynadığı sahada köyün gençlerinden bir
grup. Günümüzde bu saha otopark ve pazar yeri olarak kullanılıyor.

Futbol köyün delikanlıları için vazgeçilmez bir tutku haline gelince Florya Şenlikspor adıyla gayrifedere bir takım kurdular. Sayfiye olarak Florya ve Şenlikköy'e rağbet arttıkça rakipleri de çoğaldı. Yazlığa gelenlerin kurduğu takımlarla oynadılar, mahalleler arası maçlar yaptılar. Annesi ve babası dinî inançları nedeniyle futbol oynamasına karşı çıkmasına, zaman zaman eve kapamasına rağmen genç Muammer'in içindeki futbol sevgisini söndüremediler. Hatta milli maça gideceği zaman yine odasına kilitlemişler, fakat o penceresinin önündeki ceviz ağacına çıkarak aşağı inmeyi başarmış ve kapıları kapanan İnönü Stadına ancak maraton kapısını açtırarak girebilmişti.


Ailede futbol oynamasına destek veren tek kişi, kendisi de futbolu seven albay abisiydi. Beykoz Çayırında yapılan bir yazlık maçın ancak ikinci yarısına yetişen Muammer, ilk yarıyı 5-0 mağlup kapatan takımına katılınca maç 6-5 bitmiş ve bu olay köyde büyük ses getirmişti. Bu yerel şöhretin üstüne abisinin 'Bu çocuk oynayacak' şeklindeki desteği de eklenince artık ailesi futbol oynamasına daha fazla karşı çıkamamıştı. Bu arada Muammer Bakırköy Ortaokulu'nu bitirmiş, Pertevniyal Lisesi'nde okumaya başlamıştı. Okullar arası maçlarda göze batınca Vefa kulübü idarecileri onu 11.sınıfta Vefa Lisesi'ne aldılar.

Vefa takımı kulüp binası önünde (soldan sağa): Mehmet Kızılgül, Rahmi Denizöz, Nevruz Güven, Cevdet Barlas,
İsmet Ermetin, Talha Oktaymen, Muammer Tokgöz, İsmet Artun, Galip Haktanır, Melih Ilgaz, Kazım Demircioğlu.

Böylece 1944 yılında Vefa Lisesi'ne kaydolan genç Muammer, aynı zamanda Vefa takımında futbol oynamaya başladı. Muhtelif mevkilerde oynamakla birlikte sol ayaklı bir futbolcu olarak en çok sol bek ve sol haf mevkiinde forma giydi. Vefa'daki birinci döneminde beş sezon yeşil-beyazlı formayla mücadele etti. Bu dönemde, İstanbul şampiyonluğunun averajla Fenerbahçe'ye kaptırıldığı 1946-47 sezonu, Vefa kulüp tarihinin en parlak senelerinden biri oldu.

Fenerbahçe ve Vefa takımları Fenerbahçe Stadı'nda bir maçtan önce (muhtemelen 1946-47 sezonu). Ön sırada kaptanlar Naci Bastoncu (Taka Naci) ve Galip Haktanır. Arkadaki futbolcularsa şöyle dizilmiş (sağdan sola): Zeki Gökbora, Necip Ocaklı, Emin Akar, Selahattin Torkal, Mustafa Şenkal, Fethi Tosun, Hüsnü Terzioğlu, Ömer Boncuk, Ferdi Güngör, Murat Alyüz, Cevdet Barlas, Suphi Ural, Muammer Tokgöz, Halil Özyazıcı, İsmet Ermetin, Mehmet Ali Has, Talha Oktaymen,
Ahmet Erol, Abdülkadir Arun, Melih Kotanca.

Muammer Tokgöz (solda) Melih Ilgaz ve Cevdet Barlas.


1948-49 sezonunda Vefa'dan ayrılan Muammer Tokgöz yedek subay olarak askerlik hizmetini yerine getirdi. Askerliğini tamamladığında kendisini yeni bir takım ve yeni bir iş bekliyordu. 1950-51 sezonunda İstanbul Ligi'nin iddiasız takımlarından Emniyet'te forma giydi. Ancak o sıralarda İstanbul polis teşkilatının takımı olan Emniyet'te oynayacak futbolcuların polis olması gerekiyordu. Böylece Muammer Tokgöz hiç aklında yokken kendisini polis olarak buluverdi. Mesleki tecrübesi olmadığı için başına komik olaylar da geliyordu. Bir gün yakalanan bir hırsızın eline kelepçe takıp arabanın arkasına onunla birlikte bindirmişlerdi. Yol boyunca hırsızla futbol üzerine sohbet ettiler. Karakola geldikleri zaman kelepçe açılınca hırsız, yolculuk esnasında onun cebinden çaldıklarını çıkarıp geri verdi.

Muammer Tokgöz (sağda, arkada) Emniyet formasıyla Kasımpaşa maçında.
                                                           (Türkspor)
Mesleki acemilikler bir yana, bir futbolcunun o tarihlerde yaşayabileceği en büyük mutluluğu Emniyet takımında oynarken tattı Muammer Tokgöz ve milli takıma seçildi. Önce 1950 Ekim sonlarında, İsrail'de yapılan milli maçın ardından İstanbul ve Tel Aviv karmaları arasında yapılan maçta İstanbul Karması formasını giydi. Ardından, 3 Aralık 1950'de, İstanbul İnönü Stadı'nda oynanan İsrail maçında sol bek olarak yer aldı ve Emniyet kulübünden milli takıma seçilen tek oyuncu olarak tarihe geçti. Bu maçtan bir yıl kadar sonra İsveç'le oynanan maçın kadrosuna da çağırıldı.

3 Aralık 1950'de İstanbul'da İsrail'i 3-2 yenen milli takım (soldan sağa): Erol Keskin, İsfendiyar Açıksöz,
Lefter Küçükandonyadis, Mehmet Ali Has, Naci Özkaya, Muammer Tokgöz, Halit Deringör, Muzaffer Tokaç,
Bülent Eken, Turgay Şeren, Gündüz Kılıç. Antrenör Jimmy McCormick. 

O sezon Emniyet takımında başarılı maçlar çıkarınca hem İtalya'dan Juventus kulübünün hem de üç büyüklerin dikkatini çekti. Annesi yurtdışına gitmesi için izin vermeyince Juventus'ta oynama ihtimali de gündemden çıkmıştı. Yurt içindeyse ona ilk talip olan kulüp Galatasaray'dı. Hatta Galatasaray Lisesi'ndeki meşhur Grand Cour'da idmanlara da çıktı. Fakat oradaki ortamdan biraz korkmuştu zira kendi ifadesine göre hepsi okumuş futbolculardı. Ona karşı en ufak bir olumsuz davranışları olmadığı halde kendisini bir köy çocuğu olarak gören Muammer Tokgöz o atmosferi biraz yadırgamıştı.

İstanbul Karması formasıyla Tel Aviv
maçından önce.

Bu düşüncelerin de etkisiyle Fenerbahçeli oldu Muammer Tokgöz. Fakat bunda esas rolü, bir zamanlar çok yaygın görülen futbolcu kaçırma hadiselerinin bir örneği oynamıştı. Bir gün yine Galatasaray Lisesi'nde idmandan çıkmış, trenle Florya'ya dönmek üzere Yüksek Kaldırım'dan aşağı inmişti. Galata Köprüsü'ne geldiği sırada iyi giyimli bir beyefendi koluna girdi. Kendisini Fenerbahçe kulübünün bir idarecisi olarak tanıtan beyefendi, oturup bir şeyler içmeyi ve sohbet etmeyi önerdi. Genç futbolcunun teklifi kabul etmesiyle köprüden bir tekneye bindiler. Boğaz'a doğru açıldıktan bir süre sonra idareci Fenerbahçe adına kontrat imzalamadan kendisini bırakmayacağını söyledi ve böylece Muammer Tokgöz'ün yeni takımı Fenerbahçe oldu.

Fenerbahçe 1952-53. Ayaktakiler (soldan): Muammer Tokgöz, (Donanma) Kamil Ekin, Müzdat Yetkiner, Niko Knezoviç,
Mehmet Ali Has, Akgün Kaçmaz. Oturanlar (soldan): Selahattin Ünlü, Fahir Ülgür, Abdullah Matay,
(Canavar) Burhan Sargın, Feridun Bugeker.
1951-52 sezonunda Fenerbahçe'ye geldiğinde sarı-lacivertli takım bir yeniden yapılanma sürecinden geçiyordu. Cihat Arman, Fikret Kırcan, Murat Alyüz, Halit Deringör gibi takımın eskileri son demlerini yaşarken; kaleci Selahattin, Canavar Burhan, Akgün, Orhan gibi Ankaralı gençler de o sezon Fenerbahçe'ye katılmıştı. Bu dönemde Fenerbahçe'nin renkli simalarından biri kulüpte idarecilik yapan meşhur şekerci Hacı Bekir'di. Muammer Tokgöz'ün tam bir İstanbul beyefendisi olarak nitelediği Hacı Bekir, doğrudan para vermeyi ayıp saydığı için transfer olan futbolcuları önce berbere tıraşa, sonra takım elbise dikilmesi için kendi Rum terzisine yollardı. Bu zarif yönetici futbolculara parayı, diktirdiği elbiselerin cebine koyduğu cüzdanlar içinde verme yolunu seçmişti.

Mehmet Ali Has, Muammer Tokgöz, Burhan Sargın ve Fahir Ülgür,





Fenerbahçe'de oynadığı dönemde, Öz Fenerbahçe dergisinin 17 Mart 1952 tarihli sayısında Muammer Tokgöz'e ayrılan sayfada onun futbolculuk vasıfları için şunlar yazılmıştı: "Muammer futbolun kaleci hariç on yerinde de aynı muvaffakiyeti gösteren müstesna futbolculardan biridir. Fenerbahçe takımının daha ziyade forvet veya cenah haf mevkilerinde oynamasına rağmen sol bek olarak milli takımımızda yer almıştır... Rakip kale için daimi tehlike teşkil eden acar bir forvet oyuncusu olduğu kadar zorlu bir müdafi ve ileri çalışan faydalı bir haftır. Bek oynarken, forvete çıktığı maçlarda takımını çok defa mağlubiyetten kurtardığı görülmüştür. İki ayağını kullanabilen bir futbolcudur. Mamafih solu sağından daha kuvvetlidir. İlk kulübü Vefa'da önceleri forvet oynayan Muammer'i Rebii beke almış ve bu mevkide milli formayı giymek şerefine nail olmuştur."





Fenerbahçe'de iki sezon forma giydi Muammer Tokgöz. 1952-53 sezonunda ciddi bir sakatlık geçirince uzun süre futbol oynayamadı. Bu dönemde Şenlikköy sakinlerinden Fikriye hanımla hayatını birleştirdi. Uzun bir aradan sonra futbola eski kulübü Vefa'da döndü ve 1954-55 sezonunda son kez yeşil-beyazlı formayı giydi. Sezon sonunda futbolu bırakarak çalışma hayatına atılsa da fırsat buldukça top oynamayı uzun süre sürdürdü. Özellikle yaz aylarında, Şenlikköy sahasında aralarında Lefter'in de bulunduğu birçok ünlü futbolcunun katıldığı yazlık takım turnuvalarında top koşturdu.

Beşiktaş ve Vefa takımları Şeref Stadı'nda maça çıkarken.

Muammer Tokgöz ve İsmet Artun
(Atom İsmet).

Vefa takımı oyuncuları ve idarecileri vapurla çıktıkları bir yolculuktan önce Galata rıhtımında.



Muammer Tokgöz'ün futbolculuk dönemine ait anıları arasında, maçlardan sonra Çiçek Pasajı'nda yenen yemekler baş köşeyi işgal ediyor. İnönü Stadı'nda oynanan maçlar bittikten sonra rekabet sahada kalır, iki takımın futbolcuları birlikte doğru Beyoğlu'na çıkarmış. O gün kim gol attıysa veya sahanın yıldızıysa Pasaj'ın müdavimleri o futbolcuya tezahürat yaparmış. Futbolla ilgili birçok inceliği de yabancılara karşı oynarken görüp öğrenmişler. Yabancı bir takımla yapılan maçta rakip oyuncuların diz stopu yapması, o güne dek böyle bir şey görmeyen bizim futbolcuları ve seyircileri hayrete düşürmüş. Bütün stadın rakip futbolcuları alkışlaması Muammer Bey'in unutamadığı anıları arasında.

Vefa Şeref Stadı'nda. Ayaktakiler (soldan): Galip Haktanır, İsmet Ermetin, Talha Oktaymen, Fethi Tosun, Mustafa Şenkal,
Fahri Savaş, Emin Akar, Sami Oktaymen. Oturanlar: Cevdet Barlas, Muammer Tokgöz, Şükrü Demircioğlu.
(Tahminen 1945-46 sezonu)
Şeref Stadı'nda bir Galatasaray-Vefa maçı. Kaptanlar Faruk Barlas ve Galip Haktanır önde. İsimlerini tespit edebildiğimiz
futbolcular sağ baştan itibaren şöyle: Bülent Eken, ? , Fethi Tosun, ? , Muammer Tokgöz, Erdoğan Atlı, İsmet Ermetin, ? ,
Cevdet Barlas, Mustafa Şenkal, ? , Fahri Savaş, ? , Kazım Demircioğlu, Emel Yerkıvanç, ? , ? , ? , Şükrü Demircioğlu. 

Fenerbahçe 1952-53. Ayaktakiler (soldan): Muammer Tokgöz, Fahir Ülgür, Feridun Bugeker, Kamil Ekin, Fikret Kırcan,
Mehmet Ali Has. Oturanlar: Müzdat Yetkiner, Selahattin Ünlü, Abdullah Matay, Burhan Sargın, Akgün Kaçmaz.
Vefa'nın eski futbolcuları kulübün 1976'da düzenlediği bir yemekte bir arada
(soldan sağa): Mustafa Ergenç, İsmet Artun, Muammer Tokgöz, Galip Haktanır.
                                       

Dört beş yıl öncesine kadar çalışma hayatına ve spor yapmaya devam eden Muammer Bey, artık Florya'daki evinde eşi Fikriye Hanım ile birlikte günlerini sakin bir şekilde sürdürüyor.






Yazının hazırlanmasındaki yardımları için başta Cihat Tokgöz olmak üzere Tokgöz ailesinin bütün fertlerine, isimlerin tespit edilmesindeki yardımları için Vefa kaptanı Galip Haktanır'a ve dostum İzzet İsrael Benyakar'a çok teşekkür ederim. 
Fethi Aytuna

2 yorum: