28 Mayıs 2016 Cumartesi

Erdoğan Gürhan: Beykoz'un O Kadrosu Şimdi Trilyonlar Ederdi

Sakatlık, özellikle menisküs, eski devirlerde futbolcuların korkulu rüyasıydı. Ağır bir sakatlık geçiren futbolcunun kariyeri ya bitiyor, ya da bir daha eski seviyeye ulaşamıyordu. Nice yıldız adayı, daha doğru dürüst parlayamadan sakatlıklar yüzünden sahalardan sessiz sedasız çekiliyordu. Genç milli takım formasıyla 1954'te dünya gençler şampiyonasına katılan Erdoğan Gürhan da bu talihsiz futbolculardan biriydi. Bu turnuvadan sonra transfer olduğu Beşiktaş'ta uzun yıllar oynamayı hayal ederken geçirdiği ağır sakatlık sonucu uzun süre sahalardan uzak kalmış, ardından futbol hayatını İstanbul'un köklü kulüplerinden Beykoz'da sürdürmüştü. Futbolu bıraktıktan sonra başladığı teknik direktörlük döneminde, futbol dünyamızda saygın bir yer edindi. Trabzonspor'u çalıştırdığı dönemde takıma kazandırdığı futbolcularla, üst üste şampiyonluklar kazanan kadronun oluşmasında pay sahibi oldu. Öncelikle futbola nasıl başladığını ve ilk takımlarını anlatıyor Erdoğan Gürhan:


"1935’te Kayseri’de doğdum. Babam askerdi, jandarma komutanıydı. O yüzden öğrencilik hayatımın bir kısmını Trabzon’da, bir kısmını Görele’de, bir kısmını da Gaziantep’te ve Kayseri'de geçirdim. İlkokula Trabzon’da başladığımda harp yıllarıydı. Futbolculuğumun kökeni Trabzon’dur. İlk top oynamaya Trabzon’da İdmangücü genç takımında başladım. Babam futbol oynamama kızmazdı, bilakis teşvik ederdi. O zaman binbaşıydı. Kültürlü bir adamdı. Gaziydi bir defa, İstiklal madalyamız var bizim. Ortaokula da Trabzon'da başladım. Beşiktaşlı Nazmi Bilge benim sınıf arkadaşımdı. Onunla aynı sırada oturduk biz. Benim numaram 7, onunki 8’di. Orta 1 ve 2’de beraberdik. Hasan Polat onun dayısıydı. Yıllar sonra Beşiktaş’a da beraber geldik. Trabzon halkı futbolu çok sever. Eskiden Kavak meydanı vardı, saha oradaydı. Lisenin karşısındaydı. Tribün filan yoktu. O zamanlar kadınlar bile maç seyrederdi. Bir ailede ya babası, ya abisi, ya kardeşi, muhakkak birisi oynardı. O zaman hiç küfür filan edilmezdi. Fakat son yirmi beş senedir o seyirci kalmadı, şimdi tribünlerin halini görüyorsunuz. Artık altyapıya da gereken önem verilmiyor."

"13 yaşında tekrar Kayseri’ye geldim. 1948’den itibaren orada kaldık, liseyi de Kayseri’de bitirdim. Kayseri’ye gelince 13 yaşında Erciyes’te oynamaya başladım. Erciyesspor o zamanlar Kayseri’nin en iyi takımıydı. Sonra ikinci lig kurulurken Talasspor’la birleşerek Kayserispor’u oluşturdu. O zaman ilk çalıştırıcısı da ben oldum.  Erciyes’ten sonra Demirspor’a geçtim. Oradan da Ankara Demirspor’a geçtim. O zaman müessese takımları spora büyük yatırımlar yapıyordu. Bizi işe alıyorlardı, çalışıyorduk. Orada bir sene oynadım. O sırada Türkiye’nin kaliteli oyuncuları oradaydı. Kaleci Abdülkadir’di. Vefa’da da oynamıştı ve o sırada milli takımda oynuyordu. Sağ bek İsmail Abi milli takımda oynadı. Sol bek Tiko Mehmet Ankara karmasında oynardı. Sağ haf Arap Kadri Üsküdarlıydı, milli takımda oynadı. Santrhaf Süleyman Abi, sol haf Piç Muzaffer’di. Hacettepe’de de oynamıştı. Sağ açık İsmail Abi, sağ iç ben, santrfor Vefa’da da oynayan Atom İsmet, sol iç milli takımda oynayan Pepe Mustafa, sol açık da Feyzullah’tı. 1952-53’te oynadım Demirspor’da."

"Babam İzmir’e Karşıyaka jandarma komutanı olarak tayin oldu. Ben de 1953-54’te Karşıyaka’da oynadım. Kaleci İtalyan asıllı Levanten Petrica’ydı. Fransa’dan gelen Lemi Yerli vardı, kaptanımızdı. Santrhaf Vefa’ya giden Arif’ti. Sağ açık Nevzat Abi’ydi. Santrfor Küçük Nevzat’tı. Altınordulu Memduh vardı. Cumhuriyet bayramlarında muhtelit maçları yapılırdı. Ben hem Ankara karmasında, hem İzmir karmasında oynadım. İzmir’de milli takımda da oynayan Tarık Abi, Bayram Abi vardı. Ben onlarla oynadım. Altaylı Edwin Clark vardı, Karşıyaka’dan Nevzat Abi ve Lemi Abi, Göztepe’den Mustafa Orçinos vardı. Onların hepsi benden büyüktü. Aralarına benimle birlikte Metin Oktay giriyordu. Metin benim genç milli takımdan da arkadaşımdı."

1954'te Almanya'da düzenlenen Dünya Gençler Şampiyonasına katılan genç milli takım yola çıkmadan önce.
Erdoğan Gürhan ayakta sağ başta, yanında Varol Ürkmez ve Metin Oktay var.
                                                                                                                                                                                  (Ali Soydan)
"1954’te genç milli takımla Almanya’da dünya şampiyonasına gitmiştik. Orada dört defa milli oldum. Hocamız Cihat Arman’dı. Kaleci Varol, sağ bek Tayyar – Hacettepeli sonra Galatasaray’a geldi. Sol bek Adaletli Nihat, sonra Kasımpaşa’da oynadı. Sağ haf Arap Güngör Adaletli ve İstanbulsporlu. Santrhaf Eskişehir Şekerspor’dan Ergun Ercins, sonra Galatasaray’a geldi. Sol haf ben oynuyordum. Sağ açık Ankaralı Yıldırak Daş, sağ iç Yün Mensucat’tan Metin Oktay. Santrfor Kasımpaşalı Ahmet. Sol iç Adaletli Erol Topoyan’dı. Sol açık Galatasaraylı Küçük Ali. Ayrıca Şeref Has, İzmirsporlu Necdet, Galatasaraylı-Ankaragüçlü kaleci Yüksel, Altaylı Coşkun, Hacettepeli Horvat derdik, uzun boylu Aydın. Yani çok kaliteli bir takımdık. Hepimiz büyük takımlara transfer olduk. Turnuvadan İstanbul’a döndük. Ben İstanbul’da kaldım, Metin İzmirspor’a geçti."

Genç milli takım Almanya'da. Futbolcuların dizilişi alt sıra (soldan sağa): Erol Topoyan, Erdoğan Gürhan, Metin Oktay,
Aydın Milli, Şeref Has, Güngör Tetik, Yıldırak Daş. Orta sıra (soldan): Varol Ürkmez, Güngör Salman, Nihat Çapalar, Orhan Erkmen, Yüksel Alkan. Üst sıra (soldan): Necdet Elmasoğlu, Coşkun Dağlıoğlu, Tayyar Cavcav, Ali Soydan, Ergun Ercins, Ahmet Deniz. En arka sol başta antrenör Cihat Arman, önünde çöken Reşat Erte. Ayakta sağ başta (pardösülü) Fahri Somer. Ahmet Deniz ile Ergun Ercins'in arasında, arkada Halit Kıvanç, onun yanında Orhan Vedat Sevinçli ve Sedat Taylan var.
                                                                                                                                                                              (Erol Topoyan)

Böylece Erdoğan Gürhan 1954-55 sezonu başında, yani 19 yaşındayken Beşiktaş'a transfer olmuş. Siyah-beyazlı takıma gelişini ve orada geçirdiği kısa dönemi şöyle anlatıyor:
"Babam İzmir’de vefat etti. Onun vefatının ardından ben Beşiktaş’a transfer oldum. Benim Beşiktaş’a gelmeme biraz da Beşiktaşlı gazeteci Orhan Vedat Sevinçli ve federasyon başkanı sebep oldu. Beni izlemişler maçlarda. Beşiktaş’ın her şeyi Arap Sadri (Usuoğlu) abiydi, ona söylemişler. Fakat yedi maç oynadıktan sonra sakatlandım. Şeref Stadında idman yapıyorduk. Zemin zımpara gibiydi. Bağlarım neredeyse kopuyordu. Şimdiki tedavi imkânları yoktu, tıp o kadar gelişmiş değildi. Altı ay sürdü sakatlığım. İkinci devre maçlarında hiç oynayamadım.  Bunun üzerine izin istedim. Sadri Abi izni verince Fahrettin (Cansever) Abi ile beraber Beykoz’a geldik. Beşiktaş kadrosunu da sayayım size. Kaleci Bülent Gürbüz, sağ bek Kamil Abi rahmetli, sol bek Doktor Vedii, sağ haf Eşref, santrhaf Ali İhsan, sol haf Nusret, sağ açık Ercan, sağ iç Recep, santrfor Bülent Esel, sol iç Fahrettin, sol açık Keçi Faruk. Varol, ben, Nazmi, Metin Erman, Altıparmak Sami – bizler de kadroya zaman zaman girerdik. O sene benim dışımda Nazmi ve İtalya Spal takımından Bülent Abi gelmişti. O sene hocalar değişti. İlk geldiğimizde İtalyan hoca Sandro Puppo vardı, o gitti Refik Osman hoca geldi. Sonra bir ara Cihat Abi gelince kulüp karıştı, onu istemediler. O arada bir bocalama oldu."

                              (Beşiktaş dergisi)

"Beşiktaş’ta ilk maçım eski tahta tribünlü Fenerbahçe Stadındaydı. Fenerbahçe ile maç yaptık, ikinci devre sol haf oynadım. Fahrettin Abi’yi oyundan çıkardı Sadri Abi. Fahrettin ona ayakkabı fırlattı. O olay onun Beşiktaş’ta sonu oldu. Fahrettin Abi kaliteli adamdı ama huysuzdu. Şimdi olsa trilyonlar ederdi. Şeref Stadında, havuzun altında soyunma odası vardı. Orada dört tane duş vardı. O zaman sevgi saygı çok. Önce Şükrü Abiler girer duşa, sonra biz girerdik. Doğru dürüst eşofman, malzeme filan yoktu. Recep Abi ile çarpıştım, kısmet işte sakatlandım. O zaman ameliyatlar ağırdı. Bizim Katır Nusret mesela ameliyat olduktan sonra bir sene oynayamamıştı. Beni de Cerrahpaşa’da tedavi ettiler. Şimdi menisküs olan bir ay sonra idmana çıkıyor."

                                                                        (Beşiktaş dergisi)

Erdoğan Gürhan 1955-56 sezonundan itibaren Beykoz forması giymiş ve futbolculuk hayatının en uzun dönemini sarı-siyahlı kulüpte geçirmiş. Kendisinden bir yaş büyük bir Erdoğan daha - Erdoğan Gökçen - olunca, ona Küçük Erdoğan denmiş. Döneminin futbolcuları arasında bugün de Beykozlu Küçük Erdoğan olarak tanınıyor. Beykoz günlerini de şöyle anlatıyor:
"Beykoz’a geldiğimde sakatlığım geçmişti. Beş sene üst üste oynadım Beykoz’da. Beşiktaş’ta da oynadım ama kendimi Beykozlu görüyorum. En iyi futbolumu orada oynadım, en güzel dostluklarımı orada kurdum. Üzüntüm o güzel takımı amatöre düşürmeleridir. Beykoz'a Fahrettin Abi ile beraber geldik. O zaman yönetim kurulu başkanı Cevat Taray’dı. Kendisi Sümerbank kundura fabrikasının da müdürüydü. O beyefendi Beykoz’u Beykoz yaptı. Yanında Turgut Tolon ve Paşabahçe Şişe-Cam fabrikasının müdürü Sadettin Arseven vardı. Şişe-Cam ile kundura fabrikası Beykoz’un hayatıydı. Her şey fabrikanın içindeydi. Onlar o büyük Beykoz takımını yarattılar. Beykoz’a geldiğimde Cevat Bey başkan, Sadettin Bey de genel sekreterdi." 

                                            (Beşiktaş dergisi)

"Beykoz takımının o kadrosu şimdi olsa trilyonlar ederdi. İlk geldiğim sene kaleci Halil’di. Sağ bek Erdinç Fenerbahçe’den gelmişti. Sol bek İsmet Abiydi. Trabzon doğumluydu. O da Fenerbahçe’den gelmişti. Santrhaf Ekerbiçer’di. Sağ haf rahmetli Helvacı Hasan’dı. Sol haf bendim. Bu hat hemen hemen hiç değişmedi. O sene sağ açık Ziya idi. Sağ iç yine Fenerbahçe’den gelen Büyük Erdoğan’dı, sonra Beşiktaş’a geçti. Santrfor Şirzat’tı. Sol iç Fahrettin Abi, sol açık Katır Nusret’ti. Sonra kaleci olarak Necmi geldi, Beşiktaş’tan Nusret Abi geldi. Fahrettin Abi ayrıldı, Abdullah Matay geldi. Rauf girdi takıma. Belki bir sene aralıklarla Beyoğluspor’dan Günay geldi. Necmi gibi Kadırga’dan Nurcan geldi. Şirzat Fener’e gitti, Sarıyer’den Mustafa Yürür’ü aldık. Erdoğan santrfor oldu o zaman. Katır Nusret menisküs ameliyatı olmuştu, epey oynayamadı. Sonra Mehmet Ali Has Abi geldi Fenerbahçe’den. Beş senede böylece çok büyük bir kadro oldu ama ben, Hasan ve Ekerbiçer – yani haf hattı hiç değişmedik. Ben ara sıra sol iç oynadım, o zaman Günay benim yerimde oynadı. Bazen Nusret Abi oynadı. Ben üç sene hiç değişmeden sol haf oynadım, iki sene de değişik yerlerde oynadım. Ben hem sağda hem solda oynayabiliyordum, iki ayağımı da kullanırdım."

Beykoz 1956-57. Ayaktakiler (soldan sağa): Erdoğan Gürhan (Küçük Erdoğan), Rauf Başaran, Hasan Önal (Helvacı Hasan), Nusret Dalkıran  (Katır Nusret), Affan Ünver, Erdoğan Gökçen (Büyük Erdoğan), Mehmet Ekerbiçer.
Oturanlar: İsmet Berberoğlu, Abdullah Matay, Necmi Mutlu, Fahrettin Cansever. 

"İlk sene bizi rahmeti Rebii Erkal çalıştırdı. Rebii Hoca Vefa’dan gelmişti. O zaman milli lig yoktu. Rebii Hoca bizi bir sene çalıştırdı. Sonra Şeref Görkey geldi, o aralıklarla üç-dört sene çalıştırdı. Bir ara Mehmet Ali Abi geldiği zaman Macar Szekelly’yi getirmişti, o da kısa bir süre bize hocalık yaptı. O sırada derecemiz üçüncülükle beşincilik arasında değişiyordu. Cevat Bey kulübe çok yardım ediyordu. Hepimiz fabrikada çalışıyorduk. Soyunma odaları filan hep fabrikanın içindeydi. Şimdi düşünüyorum da ne müthiş kadromuz varmış o zaman. Hem oyuncu olarak çok iyiydik, birbirimizi tamamlıyorduk, hem de hepsi ahlaklıydı. Çok iyi bir arkadaş grubu vardı. Çoğu yüksek okula gidiyordu. Nereye gidersek hep beraber giderdik."

O günlerin ekonomik koşullarını da şöyle anlatıyor Erdoğan Gürhan:   
"Beşiktaş’tan transfer ücreti olarak 1.500 lira aldım. 325 lira maaşımız vardı, o zamana göre çok iyiydi. Bülent Abi İtalya’dan gelince 2.500 lira aldı. Para kıymetliydi. Galatasaray ve Fener maçlarına 25 lira, beraberlikte onun yarısı prim. Diğer maçlarda 5 lira prim, beraberliğe yok, yenilirsen ceza vardı. Şimdi kulübün olduğu yerde eski evler vardı. Ahmet Amca vardı, yakın zamana kadar kulüpte kapıcılık yapardı. Hanımıyla beraber orada kalırdı, binaya bakardı. Bekârların kaldığı yer de oradaydı. Yaklaşık üç ay orada yattım. İhsan abi de bekârdı, orada kalırdı. Ercan, Özcan da orada kalırdı. Maç yemeklerini orada yerdik, Ahmet Amcanın karısı yapardı. Yürüyerek stada giderdik. Federasyon temsilcisi Remzi Tosyalı vardı, onun büyük sözü geçerdi kulüpte."

"Beykoz’dan 750 lira transfer parası aldım. 150 lira kulüpten, 200 lira da fabrikadan maaş alırdık. Kulüplerin bütçeleri arasında fazla fark yoktu. Babam o sırada vefat etmişti. Annemle kardeşim İstanbul’a geldiler. Beykoz’u çok sevdik, aşağı yukarı on sene oturduk. Oranın sembolü olan Kelle İbrahim rahmetli, ölene kadar maçlarda da soyunma odasında da hep vardı. Beykoz’dan çok kaliteli futbolcular gelip geçti. İlk geldiğimde Trabzonlu Zekeriya (Bali) Abi vardı. İki maç beraber oynadık, son zamanlarıydı. Fenerbahçe’de ve Ankara Demirspor’da da oynamıştı, iyi futbolcuydu. Milli takım dışarıya seyahate gittiği zaman haftalar boş geçmesin diye karmalar yapılırdı. Ekseri Galatasaray ile Adalet karma yapardı. Biz de Fener ile beraber karma yapardık. Ben Erol, Fikret, Selahattin ağabeylerle oynadım."

Meşhur Beykoz çayırında bir idman. Sağ başta Erdoğan Gürhan, onun sırasında en arkada kaleci Naylon Halil seçiliyor.
Orta sıranın başında sağ bek Aydın Sümer, arkasında Helvacı Hasan var. Soldaki sıranın başındaki kaleci Necmi Mutlu.
                                                                                                                                                                                (Haluk Sümer)
Beş sezonu İstanbul'da geçiren Erdoğan Gürhan bir kez daha Anadolu'nun yollarını tutmuş ve 1959-60 sezonunda, Ankara mahalli liginde oynayan PTT'ye transfer olmuş. Hemen ardından teknik direktörlük hayatına atılmış:
"Beykoz’dan sonra PTT’ye gittim. Sabri (Kiraz) Abi götürdü beni. PTT o zaman Ankara mahalli kümede oynuyordu. Metin Türel, Beşiktaş’ta oynayan Yusuf (Katırcıoğlu) gibi oyuncular vardı. O sene birinci lige çıkardık takımı, ben futbolu bıraktım. Sakat ayağım fazla götürmedi beni. Bırakınca kendi imkânlarımla İngiltere’ye ve Almanya’ya antrenörlük kursuna gittim. Daha sonra federasyon bizi Macaristan’a gönderdi. 1965’te de İzmir’deki kursu bitirdim. 1969’da İstanbul’daki teknik direktörlük kursunu bitirdim. Gelen hocalarla irtibat kurmuştum. Kardeşim de Almanya’da çalışıyordu. O arada iki kere Almanya’ya gittim. Kirchrath’ın bende çok büyük emeği vardır. Almanya’ya onun kanalıyla gitmiştim. Hamburg’a yakın bir yerde bir spor okulu vardı. Bir buçuk ay onun yanında kaldım. 1973 civarında Hannover’e yakın bir yerdeki yüksek spor okulunda bir ay kaldım. Kirchrath o okulların spor direktörüydü, bana çok yardım etti."

1965'te İzmir'de düzenlenen teknik direktörlük kursundan bir hatıra. Ayaktakiler (soldan sağa): Mehmet Ekerbiçer, Metin Kınay, Gazanfer Olcayto, Cihat Arman, Sabri Kiraz, Eşref Bilgiç, Fahir Ülgen, Samim Emek. Oturanlar (soldan sağa): 
Nejat Tayman, Abdülkadir Arun, Nevruz Güven, Erdoğan Gürhan, Ahmet Karlıklı.
                                                                                                                                                                                    (Samim Emek)
"Önce amatör ve müessese kulüplerini çalıştırdım. İlk çalıştırdığım takım amatör Okmeydanı kulübüydü. Zonguldak Kömürspor’u çalıştırdım. Ardından Kütahya Şekerspor’u çalıştırdım. Kayserispor’un ilk teknik direktörlüğünü ben yaptım, 1967-68 sezonunda. İkinci sene Trabzon’a gittim ve 1968-69’da Trabzonspor’u çalıştırdım. Kaleci Ergun’du, Galatasaray’dan aldık. Sağ bek Trabzonlu Atan, sol bek Kenan’dı. Libero yine Trabzonlu Şevki, stoper Özkan Sümer’di. Orta üçlüden Bülent Şahinkaya Galatasaray’da da oynadı. Ortada oynayan Atay Aktuğ çok kaliteli bir oyuncuydu.  Beşiktaş’a gönderecektim, okuduğu için gitmedi. Sonra Trabzon belediye reisliği yaptı. Solda Bülent’in abisi Ankaragüçlü Coşkun Şahinkaya vardı. Sağ açık Ahmet Ziya, santrfor Necmi, sol açık sonradan Beykoz’da da oynayan Ahmet. Ahmet Suat bırakmıştı artık, kadromda vardı ama oynatamadım. Faruk Özak da vardı kadroda ama devamlı oynatamadım."

"Şampiyon olan Trabzonspor kadrosunun birçok oyuncusunu ben buldum. Orada çok rahat çalıştım. Yöneticiler iyiydi. Yalnız bir sıkıntı şuydu, yeni birleştikleri için iki tane başkan vardı. Biri İdman Ocağı diğeri İdman Gücü başkanıydı. Fakat Sebahattin Kundupoğlu diye bir genel sekreter vardı, Trabzon’un her şeyiydi. Bütün Trabzonluların tanıdığı bir isimdi. Benim Zeki diye bir sağ açığım vardı. Boş zamanlarımızda hep dolaşırdık. 'Hocam gel iyi bir kaleci var, onu bir gör,' dedi. Amatör bir takımdı, gittim maçını seyrettim. Çırpı gibi zayıf bir çocuktu Şenol Güneş. Sonra Hüseyin vardı, o da Yalıköy takımında oynuyordu. Turgay Çimento takımında oynuyordu. Santrhaf Kadir Akçaabat’ta oynuyordu. Bunların hepsini o takımlarda seyrettim ve seçtim. Fakat teknik direktörlük hayatımda hiçbir futbolcunun para işine kesinlikle karışmadım. Ben sadece yöneticilere isimleri verir, almalarını söylerdim. Beşiktaş’ın da çok transferinde katkım vardır çünkü sürekli Anadolu’da çalıştığım için oyuncuları izliyordum. Süleyman abiyi çok severdim. Şevket Yorulmaz da kulüp müdürüydü. İstanbul’a geldiğim zaman muhakkak kulübe uğrar, onlarla görüşürdüm. Şifo Mehmet gibi birçok oyuncunun ismini ilk kez ben vermiştim kulübe. Kendi çalıştırdığım takımlara da oyuncuyu ben seçerdim."

Trabzonspor 1968-69. Ayaktakiler (soldan): Erdoğan Gürhan, Şevki, Atay Aktuğ, Özkan Sümer, Necmi Perekli, Faruk,
menajer Hayrettin. Oturanlar: Kenan, Atan, Ahmet, Bülent Şahinkaya, Coşkun Şahinkaya, Ziya.
                                                                                                                                                                      (Hayat / Koray Gürtaş)

"Trabzon’dan sonra Konya İdman Yurdu’nu çalıştırdım. Üçüncü ligden ikinci lige çıkardım. Sonra Konyaspor ile birleştiler. Sonra ikinci kez Kayseri’ye gittim fakat o dönemde idarecilerle anlaşamadım. Kayseri’de okuduğum için birçok tanıdığımız vardı. Çok ısrarlarla geldim. Kayseri’nin imkânları neredeyse büyük takımlarla yarışacak düzeydeydi. İstediği an istediği oyuncuya verecek paraları vardı ama yönetim yok. Bir de şehirde futbol sevilmiyor. Yoksa ilk dördün arasından hiçbir zaman çıkmaz. 1969-70’de Altınordu’yu birinci ligde çalıştırdım. Kalede Mümin vardı. Sağ bek Behçet’ti. Feriköy’de oynadı. Sol bek Müjdat da Feriköy’den gelmişti. Santrhaf Demirsporlu Süleyman. Sağ haf İsmet. Santrforda Bahri oynuyordu. Sol iç Erkan, sol açık Şiyatski, sağ iç Zadel, sağ açık Hikmet’ti. Sezon bitiminde ayrıldım, Adanaspor’a gittim."

Erdoğan Gürhan (ayakta, sol başta) ve Konya İdman Yurdu. Bu kulüp Konyaspor'la birleştirilerek tarihe karıştı.
                                                                                                                                                                               (Koray Gürtaş)

"Daha sonra Ordu’yu, Giresun’u, Rize’yi çalıştırdım ve bunların hepsini en iyi zamanlarında çalıştırdım. Vanspor’u, Mardinspor’u çalıştırdım. Aydınspor’u, İzmirspor’u çalıştırdım. İzmir’de iyi oyuncularım vardı ama idaresizlikten düştü kulüp. Her türlü imkânı vardı yoksa kulübün. O sene çıkabilirdik ama idareciler birbirine girdiler. Candemir’den sonra Vefa’yı çalıştırdım. Galip (Haktanır) abi o zaman genel kaptandı. Abdullah Avcı benim santrforumdu. İyi kadromuz vardı ama çıkamadık. En büyük sebebi parasızlıktı. Beylerbeyi’ni, Beykoz’u da çalıştırdım. Kulüplerden iki sebeple ayrıldım. Birincisi işime karıştıkları zaman, ikincisi para meselesiydi fakat şahsıma değil oyuncularıma ödemeyi aksattıkları zaman. O zaman bütün kulüpler başkanların cebine bakıyordu. Trabzon’da çalışacak saha bulamıyordum. Her antrenmanda başka bir yere gidiyorduk. Bütün takımlarda aynı sorun vardı. Kayseri gibi yerde saha bulamıyordum, meydana gidiyorduk. Trabzon’da, Kayseri’de duşumuz yoktu. Rize’den, Trabzon’dan mesela İzmir’e otobüsle gidilirdi. Uçak her zaman yoktu, olsa bile pahalıydı. Şimdi istediğin malzeme var. O zamanlar Beşiktaş kulübünde malzeme bulamıyorduk."

                                                        (Cumhuriyet)

"Eğitim dairesinde de çalıştım. Kurslarda yüzlerce antrenörün diplomasında imzam var. Bayan milli takımını altyapısıyla üstyapısıyla beş sene çalıştırdım. ‘Bayan ve Amatör Futbol’ adıyla bir kitabım basıldı federasyon tarafından. Bayan milli takımında çok kaliteli oyuncular vardı. Bir iki tanesi Almanya’da oynuyor şu anda. Fakat ülkemizde bayan futboluna önem verilmiyor. Eğitim olmadığı sürece bu iş olmaz. Ülkemizde ne yetenekler var ama bulup yetiştirmek lazım. Türk insanı kabiliyetli ama önemli olan onu eğitip yönetmek. Türkiye’de biat kültürü başladı, soru sormayacaksın. Oysa çocuk sorgulayacak. Futbolda da aynı şey geçerli. Diyorlar ki yerli oyuncu pahalı. Kim onları pahalı hale getirdi? Bizim kulüplerimiz."

Kadın milli takımının ilk kadrosu. Teknik direktör Erdoğan Gürhan
ayakta sağdan ikinci.
                                                                                (Türk Futbol Tarihi, cilt 3)

Erdoğan Gürhan teknik direktörlüğünün yanı sıra, uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinin spor sayfasındaki yazılarıyla da tanınmıştı:
"Benim mesleğim teknik adamlık. Gazeteciliği sürekli bir uğraş olarak görmedim. Ara ara yazdım, özellikle maç kritikleri yazdım. Rahmetli Abdülkadir Yücelman’ı çok severdim, onun için özellikle Cumhuriyet gazetesinde yazdım maç kritiklerini. Teknolojiyle birlikte nasıl her şey gelişti değiştiyse futbol da değişti elbette ama o eski ahenk, kulüplerin ve oyuncuların birbirine olan saygısı kalmadı. Hayatım futbolla geçti, başka iş yapmadım. Her devreyi bilirim. Artık maçlara gitmiyorum. Hep sorarlar Lefter nasıl futbolcu diye. Onun gibi futbolcu yok ki. Ama o devirdeki antrenman metotlarıyla şimdikilere uyar mı diye soruyorlar. Buz gibi uyarlar."


Son sözü üstat İslam Çupi'ye bırakıyoruz. 20 Eylül 1973 tarihli Tercüman gazetesindeki köşesinde Erdoğan Gürhan için şunları yazmış: "Erdoğan Gürhan nerde futbol fikri, nerde futbol yeniliği varsa, oradadır. Almanya'da iyi topa vuruluyor dense damlar. İtalya'da 1980'in yenilikleri anlatılıyor diye ihbar yapılsa, ceketini satar, oraya damlar. Gürhan'ın hayatında futbolu düşünmek ve futbolu yaşamaktan başka tutku yoktur. İyisini yapmak, modernini kurmak ve her şeyin Avrupalı olmasını istemek gibi, batılı bir ahlak ve iş anlayışına sahiptir. Prensiplerinden ve antrenörlük kişiliğinden taviz vermez.  Çok kulüp değiştirmesi ehliyetsizliğinden değil, 'maaşı al, otur takımı ben yapayım,' diyen bir alaturka zihniyet yüzündendir."*

*İslam Çupi, Mağlubu Anlatmak. Derleyenler: Barış Karacasu-Yavuz Yıldırım. İletişim Yayınları, 2009.  




1 yorum:

  1. VANSPOR'DA BERABER ÇALIŞTIK. ÜSTÜN MEZİYETLERİ OLAN KRAL GİBİ BİR KİŞİLİĞE SAHİPDİ.BÜYÜK ABİMİZ GİBİYDİ,FUTBOLCULARINA DA BABAYDI. ELİ ÖPÜLECEK KIYMETLİ İNSAN VESSELAM.

    YanıtlaSil